DNA - Yaşamın Bilim Hali

Yaşamımızla ilgili şifreler taşıyan DNA ile ilgili bir video gösteri.

Mekanik Avantaj ve Sürtünme Kuvveti

İki tane profesör bir kitabın ağırlığını ölçmeye çalışıyor. Tabi, bunu yaparlarken çeşitli yollara başvuruyorlar. Çünkü mekanik avantajlarının yüksek çıkmasını istiyorlar. Bakalım hangisi kazanacak? Ben, A kazanacak diyorum. Görelim, bakalım.

Araba Dünyasından Süper Araba Kara Şimşek

Sevgili Kara Şimşek arabalardan salınan egzoz gazları çevreyi nasıl etkiler?

Evet egzoz içerisinde maalesef atmosferi kirleten zehirli gazlar var. Ayrıca partikülleri yani kurumları da söylemeyi unutmayalım. Bu iki etken ile beraber solduğumuz hava giderek kirleniyor yani yaşamımızı tehdit ediyor.

Peki bu sizi korkutuyor mu?

Elbette. İnsanların zehirlendiklerini görmek beni sahiden üzüyor. Tamam, benim hayranlarımın sayısı da biraz da bu yüzden azalıyor ama inanın bu beni tedirgin etmiyor. Sonuçta insanların ölmüne yol açmasını doğru bulmuyorum.

Kitt Bey, sizin aldığınız herhangi bir önlem var mı?

Evet okuduğum bir habere göre, otomobillerin arka arkaya birbirlerine çok yakın seyretmeleri halinde, karbondioksit (bir zehirli hava) salınımını azalacağı ve benzin tasarrufu sağlanabileceği belirlenmiş. Bu yüzden mümkün olduğunca buna uymaya çalışacağım. Bir de çocuklara buradan sesleniyorum: motoru çalışan otobüslerin arka arkaya beklediği zamanlarda yanlarına yaklaşmamalarını tavsiye ediyorum.




Su Döngüsü Animasyonu

Japon çizgi filmleri işte böylesine bilim sever.

Koca Kulak Yavru Bir Fil ile Röportaj


Bir fille tanıştım ve hemen arkadaş oldum. Kendisine Koca Kulak dememe rağmen kızmadı ve röportaj teklifimi geri çevirmedi.

Soru: Koca Kulak, birbirinize uzakken bile iletişim kurabiliyorsunuz değil mi?

Evet bu doğru. Çünkü ben ve arkadaşlarım sadece sesleri önemsemeyiz. Diğer fil arkadaşlarımın ayak sesleri de benim için önemlidir. Ayak seslerini rahatlıkla hissedebilirim. Mesela geçen gün annem ormana gitmişti. Benim evde oturmamı söylemişti ama ben dayanamadım ve en yakın havuza koştum, biraz serinlemek için. Sonra aradan epey zaman geçti ve ben de oynamayı bıraktım. Aslında annemin geldiğini duymuştum. Beni bu halde görmesini istemezdim. Bu yüzden annem gelmeden hemen eve koştum.

Soru: Peki diğer hayvanların ayak seslerini de duyabilir misiniz?

Evet. Mesela aslanlardan biz çok korkarız. Onların geldiğini anlar anlamaz kaçışmaya başlarız. Geçen gün de öyle oldu mesela. Ayak seslerini ilk ben duydum ve ilk anneme söyledim. Annem de hemen bağırmaya başladı. Etraftakileri uyardı. Sonra, kurtulduk. İyi ki duymuşuz, dedi herkes.

Soru: Tek ayağıyla yürümeye çalışan hayvanlar sizi kandırabilir mi, peki?

Hayır bunun için boşuna yorulmasınlar. Biz duyabiliriz.


(New Scientist dergisinde yayınlanan makaleye göre, fillerin birbirlerinin ayak seslerini de çok uzaklardan hissedip anlayabildiği anlaşıldı. Kaynak: haber7.com)

Tembel Bir Bilim Merkezi' nden Notlar

Yeni bir masaldan önce eğlenceli bir video.

Masal Kahramanları Yenilikleri Değerlendiriyor!

New Scientist dergisinde yayınlanan habere göre, geliştirilen "süper suyun" virüsleri, bakterileri ve mantarları öldürdüğü belirtildi. (kaynak: trthaber)


Keloğlan: Bu suyla birlikte köyümüzdeki hastalar hemencik iyileşebilecek. Bu suyu toplayıp eve getireceğim ve annemin hastalığına iyi gelecek, biliyorum. Çünkü diyabetik ayak yaraları bulunan hastalarda daha çabuk iyileşme görülmüş. Hemen gideyim de, annemi sevindireyim.






Plastikten kan elde edilebileceği ise akla son gelen fikirlerden biri... İngiliz bilimadamları, "plastik kan" üretilebilmesi için çalışıyor. (kaynak: trthaber)


Herkül: Benim gibi sürekli savaşmak zorunda kalanlar için sevindirici bir gelişme. Taşınması da kolay olan plastik kan acil durumlarda çok işime yarayacağını biliyorum. Hem sonra serin yerlerde saklanmasının şart olmamasını da biliyorum. Bu da beni sevindiriyor.




Bir araştırma sonuçlarına göre, cilde belirli oranda A vitamini içeren bir losyonun uygulanmasıyla üzere yaşlanmaya bağlı izlerde iyileşme görüldü. (kaynak: trthaber)


Yüzyıl uyuyan güzel: Uyumadan önce, bolca A vitamini almam gerektiğini biliyorum. Çünkü, A vitaminli losyon kırışıklıkları azalttığını fark ettim. Hem sonra, cildi yenileyen maddelerin üretimini de tetikliyor. Sırf bu yüzden, rahat rahat uyuyabilirim.

Gürültü Kirliliği' ni Sevmeyen Kulaklık -Bir kötü cadı oyunu


Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın birinde bir kulaklık yaşarmış. Bu kulaklık işini çok iyi yaparmış. Öyle ki, herkesi can kulağıyla dinler, etraftaki kuru gürültüye aldırış etmezmiş. Bu yüzden etrafında sevilen bir kulaklıkmış, herkes ona bütün dertlerini anlatabilirmiş.

Bir gün kötü bir cadı, kulaklığa bir oyun oynamış. Onu, büyük gürültüler çıkaran bir kuyuya atmış. Kulaklık çaresizlik içinde bağırmaya başlamış ama, sesini duyan yokmuş. Bunun üzerine gürültü izolasyon özelliğini çalıştırmaya başlamaya karar vermiş. Birden bütün sesler kesilmiş. Artık gönül rahatlığıyla bağırabilirmiş ve avazı çıktığı kadar bağırmış. Yoldan geçen bir arkadaşı hemen sesini tanımış ve oraya koşmuş. Kuyudan çıkarmış ve oracıkta birbirlerine sarılmışlar. Kulaklık, arkadaşlarını dinlemeye devam etmiş. Gürültü kirliliğini yok etmek için büyük uğraşlar vermiş. Cadıyla savaşmış ve onu yenmiş. Çok mutlu olmuş.

Beyin, Sigarayı Bırakmanın Yolları' nı Arıyor. Neden mi?

Evvel zaman içinde yaşayan bir vücutta hiçbir organ sigara içmezmiş. Bir tek Beyin Bey içermiş, diğer organların görmediği bir yerde. Sonraları, Beyin Bey' de bırakma kararı almış. Beyin Bey, bize neden sigarayı bırakması gerektiğini bir bir anlattı. Hatta bu yazıyı, resimde de görüldüğü gibi kendisi yazdı ve son bir kez sigara içti. Şimdi, verdiği kararı sırayla açıklıyor:

1) Başlarken şunu söyleyebilirim. Sigara, çok sevdiğim damarlarımın elastik yapısını bozuyordu.

2) Elastik olmamı sağlayan elastik liflerimin, yapımını azaltıyordu.

3) Bütün bunlardan ötürü, damarlarımda baloncuk gelişimini artırıyordu.

4) Bu baloncuk, diğer balonlar gibidir, patlama ihtimali var. Çok fena. Çünkü beyin kanaması demek oluyor, bu.

Bunları yazdıktan sonra, ağzındaki sigarayı atan ve bir daha içmeyen Beyin, çok mutlu bir hayat yaşamış. Diğer organlar bunu sevinçle karşılamış. (resim)

(Baloncuk riskinden kurtulmak için öncelikle sigaranın bırakılması gerektiğini kaydeden Doç. Dr. Çokluk, yeterli miktarda C vitamini içeren meyve tüketmenin de yararlı olduğunu ifade etti. Kaynak: teretehaber)

Ari Maya'nın arkadaşları kayboluyor!


“ABD, Kanada ve Avrupa'da ilginç bir doğa olayı yaşanıyor. Arılar ya gizemli bir şekilde kayboluyor ya da ölüyormüş.” (kaynak: trthaber)

Bu haberi alan, muhabirimiz, arılar arasında büyük ün sahibi olan Arı Maya ile görüşmeyi başardı. Arı Maya ‘ya aynı zamanda bir masal kahramanı gözüyle bakıldığı için, bu röportajı yayınlıyoruz:

Efendim, diğer arıların kaybolduğu doğru mu?

Evet doğru. Çoğu arkadaşımdan haber alamıyorum. Telefonları hep kapalı ya da ulaşılamıyor. Ayrıca aileleri de endişe içindeler, onlar da elleri kolları bağlı çaresiz. Kaybolan arkadaşlarla vakit geçirdiğimiz günleri unutamıyorum. Ailelerin acısını paylaşıyorum, baş sağlığı diliyorum.

Kaybolanların sayısı çok basamaklı mı?

Evet, yüz binleri bulduğu söyleniyor. Lütfen daha fazla bir şey sormayın. (Hıçkırıklar başlar.)

Acınızı anlıyorum ama, son bir soru daha sormalıyım. Bunun nedeni sizce ne olabilir?

Kurak ve ılık geçen kışın arıları etkilediğini ve bu gizemli duruma yol açtığını düşünüyorum. Ya da başka bir ihtimal daha var: Bu bir komplo olabilir. Bir böcek ilacının da etkisi olduğunu sanıyorum ama, emin değilim.

Teşekkürler, efendim. Size iyi uçuşlar.

Rica ederim. Hoşçakalın.

Kaybolan meslekler: Otopark Mafyası Kırk Haramiler ve Ali Baba


Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın birinde yaşayan 40 tane gözü dönmüş adam yaşarmış. Bunlar kötüymüş. Otomobil sahiplerinin evinin önüne park etmesine izin vermezlermiş, tehdit ederlermiş, göz boyarlarmış, kesici ve delici alet bulundururlarmış. Ali baba bu durumu görür, üzülür de üzülürmüş.

Bir gün Ali Baba, yolda giderken, yere düşmemiş hayır, bir Japon ‘a rastlamış. Beraber oturmuşlar, Türk kahvesi içmişler ve kırk yıl hatır kazanmışlar ve birbirlerinin dertlerini paylaşmışlar. Bunun üzerine Japon arkadaşı bu 40 haramilerden kurtulmanın yolunu anlatmış. Bundan böyle, otomobil sahipleri park etmek zorunda kalmayacaklarmış. Çünkü yeni bir araba üretimine başlanacakmış. İnsanlar arabalarına lego muamelesi yapabileceklermiş. Park etmek yerine, parçalayıp, gitmek istediklere yere götürebileceklermiş.

40 haramiler, bu durumu görünce şaşkına dönmüşler. Bu işi bırakmaya karar verip, Ali Baba ‘nın tavsiyesi ile ticaret yapmaya başlamışlar. Mutlu olmuşlar.

(MITSUOKA Motor tarafından üretilen ve "K-4" adı verilen otomobil, direksiyondan frene kadar aracın sahibi tarafından kılavuza bakılarak 3 günde monte edilebiliyor. Araç saatte 50 km’ye kadar hız yapabiliyor. Beş renk seçeneği olan otomobil, 1930 model Formula aracının mini kopyası. Uzunluğu sadece 2.5 metre. Kaynak: hafif.örg)

Prenses Şişman Kadın' dan Obezite Hakkında Tavsiyeler


Bir ülkenin prensesi halkını bir araya toplamış ve halkın suratına bakmadan, şu konuşmaları yapmış. Maddeler halinde sıralamış.

1- Çocuklarımı bu hastalıktan korumak için, her şeyi yaptım. Onlara anne sütünü esirgemedim. Özel olarak yurt dışından süt anne tuttum. Siz de benim gibi yapın.

2- Fast- food tarzı yiyeceklerle beslenmeyin. Beslenme saatleri için, çocuğunuzun yanında bir ahçı bulundurun. Öyle bir imkanınız yoksa, cebine bir iki bin ytl fazla koyun, dışarıda yemesine engel olun.

3- Çocuklarınız da öğrenme güçlüğüne neden olacağını unutmayın. Onların gereksiz yere özel ders alacağını aklınıza getirin.

4- Hazır meyve suları tamamen uydurmacadır. Seviyesiz reklamlara kanmayın, kutunun üzerindeki çizgi film karakterlerini görmezden gelin. Kola kadar zararlı olduklarını siz de biliyor olmalısınız. Onun yerine, kendi çiftliğinizdeki ağaçlardan toplayın, ve yine ahçınıza yaptırın.

Bunları duyan fakir halk, şaşkına dönmüş. Çünkü zaten, hepsi bir deri ve bir kemik kadarmış. Ama yine de, sırf prenses olduğu için, prensesin resimdeki heykeli yapılmasına başlanmış ve tamamlanmış.


Prenses obeziteden ölmemiş. Trafik kazası yüzünden ölmüş. Uzun yıllar yaşamış.



Bilge Timsah 'dan Küresel Isınma Hakkında Tavsiyeler


Doğacak yavrularımızın cinsiyeti ve diğer bütün özellikleri elbetteki çevre sıcaklığına bağlıdır. Havalar iyice ısındı ve yeni doğacak yavrularımızın hepsinin erkek olmasını istemiyoruz. Bu yüzden, şimdi beni iyi dinleyin.

- Yumurtalarınızı mümkün olduğunca soğuk yerlerde muhafaza ediniz.

- İnsanların karbondioksit tüketimini azaltmaları için, onları etki altına almalıyız. Gerekirse, sevgi gösterilerinde bulunmalıyız, Karagöz- Hacivat oynatmalıyız, sirkler açmalıyız.

- İnsanların yanına yerleşmek için onları ikna etmeliyiz. Onlara evcil hayvan olabileceğimiz göstermeliyiz. Gerekirse, onları kandırmalıyız.


- Amerika 'yı ve imzalamayan diğer ülkeleri tehdit etmeliyiz.



(kaynak:bilim.örg) (foto)

Süper Fare, Kötü Kediye Genetik ile Karşı



Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın birinde yaşayan ve farelerin düşmanı olan bir Kötü Kedi yaşarmış. Bu Kötü Kedi türlü oyunlarla fareleri yakalar, onların kuyruklarından tutar askılığa asarmış, bıyıklarını tek tek yolup acı çektirirmiş, türlü işkenceler yaparmış. Fareler bunları bilir, deliklerinden hiç çıkamazlarmış. Kötü Kedi peynirleri başka renklere boyarmış, farelere oyun oynar, onları kandırırmış.

Fareler düşünmüşler ve sonunda Süper Fare’yi çağırmaya karar vermişler. Süper Fare uçarak gelmiş ve olanları dinlemiş ve düşünmeye başlamış. Sonra Süper Fare ‘nin aklına güzel bir fikir gelmiş. Bu yüzden, hemen dövmemiş kediyi, çünkü bu çözüm değilmiş. Kötü Kedi ‘nin en iyi numarası olan sahte peynirlerden nasıl kurtulacağını bulmuş.


Bütün fareleri bir uçağa bindirmiş ve birlikte hastaneye varmışlar. Sonra, bütün fareler sırayla, gen tedavisi olmuşlar. Artık bütün fareler renkli görebiliyormuş. Hemen, aynı uçakla evlerine dönmüşler. Sonra Süper Fare önde, diğerleri arkada kedinin yanına varmışlar. Sonra peynirin aslında beyaz olmadığını anlamışlar. Kötü Kedi ortaya çıkmış ve hepsine saldırmaya başlamış. Ama Süper Fare bütün gücüyle savaşmış ve kediyi alt etmiş. Kedi yaptıklarına pişman olmuş. Bundan böyle fareler için çalışmaya söz vermiş. İçkiyi sigarayı bırakmış, yeşilay haftasında şiirler söylemiş. Bütün fareler mutlu olmuş, hayata renkli gözlerle bakmış. Süper Fare'nin mesaisi bitmemiş ama, yanına sevgilisini alarak başka görevler için yola çıkmış.

Padişah Fermanı: Civa Zehirlenmeleri İçin Önlemler


Zamanın birinde yaşayan padişah, halkın hastalanmasını önlemek için bir ferman çıkarmış. Şimdi bu fermanı yayınlıyoruz.

-Hamile kadınlar, bundan böyle buldukları her tür balığı yiyemeyecek, buğlama, kızartma yapılması engellenecek.

-Ton balıkları, kılıç balığı ve köpekbalığı koruma altına alınacak, özel olarak beslenecek.

-Kuşların da balık yemesi önlenecek, onun yerine süt ve bal yemeleri sağlanacak.







Osmanlı Padişahları

Reşad Ekrem Koçu

DOĞAN KİTAPÇILIK

Uzaylı Olmayan Astronot Prenses -Aydede Masalı


Bir varmış, bir yokmuş. Zamanında birinde bir prens yaşarmış. Prens uzaya meraklı biriymiş, gözü hep yukarılardaymış. Her gece yatmadan önce, teleskopunu alır, yıldızlara ve aya bakarmış. Onlarla ilgili hayaller kurar, uzayı çok ama çok severmiş. Ama oraya nasıl gideceğini bilmez, üzülür de üzülürmüş.

Kral, prensin bu halini görmüş ve tellalı yanına çağırmış. En kısa zamanda bu derde derman olacak birini bulması için elinden geleni yapmasını istemiş. Tellal yola koyulmuş. Aklına bir fikir gelmiş ve başlamış bağırmaya,

Duyduk duymadık demeyin, yakışıklı prensimiz, artık evlenme yaşına gelmiştir. Ve başvurular başlamıştır. Tercihen, astronomi bilgisine sahip, en az bir yıl tecrübeli, güzel mi güzel prensesler aramaktayız. Duyduk duymadık demeyin.’

Bunu duyan Astronot Prenses hemen sarayın yolunu tutar. Ve pensin karşısına çıkar. Prensle çok iyi anlaşırlar. Uzayın genişlemesinden, yıldızların ne kadar parlak olduğundan, güneşin kırmızı cüce olup olmadığından konuşurlar, vaktin nasıl geçtiğini anlamazlar. Birbirlerini daha tanışmış sayılmazlar. Bu yüzden, aşk evliliği değil de, mantık evliliği yaparlar. Ve balayını yapmak üzere, aya gitmeye karar verirler.

Sarayda hazırlıklar başlamış ve birkaç gün içinde her şey tamamlanmış. Yola koyulmuşlar. Az gitmişler, uz gitmişler. Sonunda, uzay aracına varmışlar. Ülkesiyle vedalaşan prens, herkesle sırayla tokalaşmış, hediyeleri kabul etmiş. En son tokalaştığı insan bir cadıymış. Ve Prense ‘ay tozu’ ikram etmiş. Prens anlamadan kabul etmiş, prensese bir şey söylememiş ve uzay aracına binmişler.

Araç havalanmış ve prensin aklına ‘ay tozu’ gelmiş ama açmamış. Prensese sormadan bir iş yapmak adeti değilmiş ve hemen sormuş. Prenses, bunun bir tuzak olduğunu anlamış ve ay tozunu açmamasını söylemiş. Ay tozuyla dolu mendili almış ve derin bir sandığa bırakmış, üstüne kilitler eklemiş. Ve prens, bir kez daha prensesi ne kadar çok sevdiğini anlamış. Aydaki uzay mekiğinde güzel bir balayı geçirmişler. Uzaydan üç elma düşmüş, biri prense, biri astronot prensese, biri de bu masalı okuyanlara, evet evet size. Herkes elmasını bitirmiş, masalda noktayla bitmiş.
(Ay'a 2020'de yeniden insanlı uçuş planlayan NASA, Ay tozu yutmanın astronotlar için tehlike oluşturup oluşturmadığını inceliyor. Kaynak: Yenişafak)

Bilge Robot ve Nevruz Bayrami Konusmasi


Bir varmış, bir yokmuş. Robotlar, neşe içinde kendi nevruz bayramlarını eğlencelerle kutluyorlarmış. Derken, bilge bir robot çıkmış. Davulu, zurnayı susturmuş; nutuk atmaya başlamış. Herkes provokosyan zannetmiş ama, yine de dinlemişler.


- Biz robotlar artık insanlığa hizmet için varız.

- Hastanelerde görev alacağız. Her hastaya anne şefkati göstereceğiz. Bezgin hemşireler gibi surat asmayacağız.

- Ev hanımlarına kolaylıklar sağlayacağız. Onlar pespembe dizi saçmalıklarını, dişi haykırışları, kadın programlarını boş boş izlesin diye ev işlerini yapacağız.

- Savaşlara katılacağız. Her yerin Irak ‘a dönmemesi için çok çalışacağız.

- Okullarda öğrencilere yardımcı olacağız. Ödevlerini internetten bulup indireceğiz, onları hiç yormayacağız.

- Kahvehanelerdeki boş insanlar için, gösteriler veya aptal sit-com ‘lar hazırlayacağız. Boş boş etrafa bakıp, neden hayatta oldukları sorusunu sormalarına engel olacağız.


Çünkü hepimiz robotuz, hepimiz görev adamlarıyız!


Diğer robotlar, elinden mikrofonu almış. Oyunlarına devam etmişler.


(BBC`nin haberine göre, Güney Kore, insanların robotlar tarafından suistimal edilmemesi için bir davranış kuralları kılavuzu hazırlayacaklar.)

Küçük Sivrisinek, Sıtma Olmus!


Bir varmış, sonra bir yokmuş; elde var sıfırmış. Havaların ısınmaya başladığı günlermiş, tek bir bulut gören bile olmazmış. Küçük Sivrisinek yükselmek için, büyük çaba gösterir ama bir türlü istediği yere, yedi tepeden birisine ulaşamazmış. Aniden bir titreme gelir, olduğu yerde kalır, ‘Ah başım’ diye söylenirmiş.

Doktor teşhisi havadayken, oracıkta koymuş. Küçük Sivrisinek, sıtma olmuşmuş. Ama bu hastalığın bilimsel bir çaresi yokmuş. Küçük Sivrisinek bunları duyunca yıkılır gibi olmuş ama aşağıya düşmemiş. ‘Madem doktorlar bir çare bulamıyor, ben de en yakın büyücüye giderim’ demiş ve yola koyulmuş. Az uçmuş, uz uçmuş. Sonunda varmış bir büyücüye. Olanları anlatmış, büyücü de dinlemiş. Yardım etmeyi kabul etmiş. Ama malzemeleri eksikmiş ve bunları bulması gerektiğini, Küçük Sivrisinek’e alenen söylemiş. Eline bir kağıt tutuşturmuş, burada malzemeler yazılıymış. Hemen oradan çıkmış, araştırmaya başlamak için yola koyulmuş.

İlk olarak, kertenkele kuyruğu bulması lazımmış. Tanıdığı bir kertenkele yokmuş ama, yine de umudu varmış. Sonunda bir tanesini bulmuş ve başlamış anlatmaya. Anlatmış anlatmış ve kertenkele ağlamaya başlamış ve kabul etmiş. Nasıl olsa ben de yeniden çıkar diye, çıkarmış hemen vermiş. Sivrisinek sevinerek havalanmış, hemen bir aslanın yanına varmış. Aslana da hasta olduğundan bahsetmiş ve bıyığından bir tel istemiş. Aslan şöyle bir bakmış ve kabul etmiş. Çünkü sivrisinek çok ama çok iyiymiş. Sivrisinek neşe içinde, havalanmış ve son malzemesi olan kar çiçeklerini aramaya başlamış. Ama bir dakika, bu mevsimde bu çiçeklerden bulunmazmış. Hemen umudunu havadayken kaybetmiş ve elindeki diğer malzemeleri de aşağıya bırakmış. Kızmış bir şeklide büyücünün evine gelmiş.

Büyücü, Küçük Sivrisineğin sinirli olduğunu görünce korkmaya başlamış. Çünkü, Küçük Sivrisineğin iğnesi hiçte küçük değilmiş. Tam büyücüyü ısırayım derken, yeni bir haber duymuşlar, iyice anlaşılması için sesini açmışlar. Ve duyduklarına inanamamışlar. Sivrisinek gen tedavisi yaptırabilirmiş. Küçük Sivrisinek en yakın hastaneye gitmek için yola koyulmuş. Sonra, geni değiştirilmiş, iyileşmiş. Yedi tepenin yedisini de dolaşmış, torunlarına masal gibi anlatmış.








Sivrisinek Sahili

Paul Theroux

MB YAYINLARI

Canlilarin cevresiyle uyumu: Adaptasyon (Adaptation)

Yazılara bir ara daha. Es sesi, lütfen.

Masallar ülkesinden gelen kayip hayvan: Leopar


Endonezya'nın Borneo ve Sumatra adalarındaki yağmur ormanlarında bulunan benekli leoparın yeni bir kedi türü olduğu belirtildi.” (kaynak: glöbéladres.néét)

Hoş geldiniz. Sizinle ufak bir söyleşi yapabilir miyiz?

İyi peki, şimdi kayıtta mıyız?

Evet başladık. Şimdi soruyorum, bunca zaman nerelerdeydiniz?

Yağmur ormanlarındaydım. Orası benim için masal gibi bir yerdi. Herkesten ve her şeyden uzaktım ve kendimi yaşadım, sadece kendimi. Bundan ötürü epey kaldım orada. Sonra, prensler, prensesler gördüm; onlarla arkadaş oldum hemen ve çok iyi anlaştık. Hepsi iyi insanlar. Hiç ayrılmak istemezdim ama, yakalandım ve şimdi buradayım. Masal dünyasını özlüyorum, haliyle.

Yeni bir kedi türü olduğunuz söyleniyor, siz ne dersiniz?

Güneydoğu Asya 'daki türlerden biri olduğum söyleniyordu ama yanıldılar. Diğer kedi akrabalardan bir farkımın olması, beni pek sevindirdi. DNA ‘larımı çok ama seviyorum.

Teşekkürler, yorgun olmalısınız, biraz dinlenin istersiniz.

Ben teşekkür ederim.

Prensler ve Omega 3 Testi


"Omega-3 yağ asitleri, anne karnındaki bebeğin sağlıklı gelişimine aşağıdaki şekillerde yardımcı olabilir: Bebeğin beyin ve retina gelişiminin desteklenmesi" (kaynak :vikipedi)

Şimdi bu üç prensi, biz üç aylıkken aldık ve üç ay boyunca omega 3 verdik. Annelerinin yanından ayırmadık. Yıllar geçtikten sonra, gözlediğimiz sonuçları açıklıyoruz:


Beyaz Atlı Prens:


*Atından hiç inmek istemedi. Hemen dost oldu, onunla empati kurdu.

*Atının üzerindeyken eskisi kadar ağlamadı.

*Prensesleri görünce salak espriler yapmayı bıraktı.


Kara Prens


*Sözünü dinlemeyen insanları dövmekten vazgeçti, felsefe yapmaya başladı.
*Aynı anda gitar, sazi piyano çalmaya başladı. Resimde gitar çalarken görülüyor.


Küçük Prens


*Derslerinde başarılar gösterdi. Okulunu bitirir bitirmez, tahta geçmeyi düşünüyor.
Akıl danışılmak için hep ziyaret edildi. Diğer ülkelerden bayilikleri açıldı, kitapları yayınlandı.

Cizmeli Kedi 'nin Faaliyetleri


Şimdi de, Çizmeli Kedinin küresel ısınma için yaptığı çalışmaları getiriyoruz:

- Bütün farelerin fidan dikmesini emretmiş. Çalışmalar bitince, bir an önce orman haline gelmesi, etrafa temiz hava yayılması için, hergün kendisi suluyormuş. Farelere de yanlarında matara bulundurulması zorunluluğu getirilmiş, sulama çalışmaları aksamasın diye.

- Bütün fare deliklerindeki ampuller değiştirilmiş. Daha tasarruflu olanları tercih edilmiş. Gündüzleri lamba kullanımı yasaklanmış, fare deliği zaten yeterince aydınlıkmış.

- Farelerin kullandığı arabalara el konulmuş, yerlerine bisiklet temin edilmiş. El konulan arabaların, motosiklet haline getirilmesi için, çalışmalar başlamış.

- Banyo musluklarının kullanımı sırasında meydana gelecek israf için, iğne büyüklüğünde bir hortum sağlanmış. Hortumlar yeterince uzunluğa sahipmiş.

- Fare deliklerindeki çöpler, öyle hemen atılmamış; bir kısmı ayıklanmış. Mesela, kağıtlar ve camlar bir kenara toplanmış, sonra çöpçünün gelmesi beklenmiş.

- Deliklerinde dondurulmuş gıdalar saklayan fareler tespit edilmiş, hemen baskın düzenlenmiş. Sonra onlar yerine bahçeden ve tarladan toplanan yiyecekler sağlanmış.

- Su ısıtıcıların kullanımı yasaklanmış. Yerine, çaydanlık ve yakın arkadaşı set üstü kullanılmış, ikinci bir emre kadar.
(binbir gece bilim ajansı- istanbul)

Acemi Cadı Antarktika 'da


Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın birinde Acemi Cadı olarak ortalarda gezinen biri yaşarmış. İşi güçü iş yapmak değilmiş; yerli yersiz sihir yapar, çocukları etkisi altına alırmış. Çocuklar da bu gösterişlere hayran kalır, büyüyünce büyücü olmak isterlermiş.

Bir gün bu Acemi Cadı 'nın canı sıkılmış ve Antarktika’ya ufak bir sihirle varmış. Ve bakmış ki ne görsün, ortalarda etkileyebileceği hiçbir çocuk yokmuş. Oturmuş oracıkta kara kara düşünmeye başlamış. ‘Madem hiç çocuk ben de oturup beklerim.’ demiş.

Gel zaman git zaman, aradan epey yıllar geçmiş. Bir de ne görsün, koskaca buzullar erimeye başlamış. Buzulların altından daha önce hiç görmediği canlılar görmeye başlamış. Hayrete kapılan Acemi Cadı, ‘Bu benim sihirli numaralarımdan daha etkileyici’ demiş. Sonra bu hayvancıkları, sihirli değneği ile oracıkta çocuk yapmış. Ve onlara yeni numaralarını sergilemeye başlamış. Kandıracak yeni çocuklar bulduğu için sevinen Acemi Cadı, çok mutlu olmuş. Ünü her tarafa yayılmış, hatta dizi teklifleri bile almış.
(binbir gece bilim ajansı - istanbul)

Beyazkarınca ve AtomKarınca


Bir varmış, sonra bu bir yokmuş. Yemyeşil bir ormanının derinliklerinde yaşayan ve hiç mi hiç kavga etmeyen karıncalar yaşarmış. Kendilerine ait köyler edinen bu karıncalardan birisi atom köyü, diğeri beyaz köymüş. Bu iki köyün yolu, elektriği, suyu, hatta internet bağlantısı bile yokmuş. Bizim Güneydoğu ‘nun bazı köylerini bile kıskandıracak haldeymiş. Gerçi en azından onların işleri güçleri varmış ama; yine de karıncalar bu duruma fena bozulur, ne yapsak ne yapsak diye düşünürmüş.

Ve bir gün atom karıncalardan biri ortaya çıkmış. "Atom Karıncaaaaa" şeklinde höykürerek, bütün köylüyü sabahın köründe uyandırmış. Sonra büyük bir konuşmaya hazırlanmış. Ve başlamış konuşmaya. Demiş ki, dün dündür bugün bugündür, artık insanlarla dost olalım. Bırakalım diplomasiyi demiş. Etraftaki karıncalar henüz uyanamadıkları halde, oracıkta alkışlamışlar. Atom karınca şapkasını çıkarmış, sonra da sus işareti yapmış. Çünkü beyaz karıncaların duymasını istemiyormuş. İnsanların sadece kendilerine yetecek kadar merhameti varmış, çünkü.

Derken, toplanan bu kalabalıktan tesadüfen geçen bir beyaz karınca hemen olanları anlamış. Ve koşup, durumu köyün kahvesinde anlatmış. Karıncalar köyün kahvesinde öyle boş oturmazlarmış, yapacak işleri yoksa bile kitap filan okurlarmış. Ama olanları duyunca, hemen kitapları bırakmışlar ve işinde güçünde olan karıncalara da haber vermişler. Ve işte konuşmuşlar, aralarından gönüllü bir karınca seçmişler. Hazırlıklar tamamlanır tamamlanmaz, beyaz karıncalardan biri yola koyulmuş.

Masal bu ya, bu beyaz karınca ile atom karınca birbirleriyle karşılaşmışlar. Ama ikisi de zeki ve çevik oldukları için, birbirine bir şey belli etmemişler. Yol boyunca, çiçeklerden, böceklerden ağaç dallarından değil de; memleketin halinden, cari açıktan, enflasyondan bahsetmişler. Derken böyle saatler geçmiş. İnsanların evine gittikçe yaklaşmışlar. Haliyle ikisi de durumu anlamış ve hemen yarışa başlamışlar. Ve yarışı beyaz karınca kazanmış. Çünkü hem atom karıncanın kafasındaki kasket ağırlık yapmış, hem de beyaz karınca bioyakıt üretmiş. (Beyazkarıncalar, organik atıkları, ethanol üretiminde kullanılmak üzere şekere dönüştürebilen bakterileri yanlarında bulundururlarmış.)

Ama masal mutlu sonla bitmemiş çünkü, insanlar yardım teklifini kabul etmemiş. Üstelik bioyakıt ürettikleri anlaşılınca onlardan yararlanmak için esir alınmış. Köylerinin yerini tarif etmek zorunda bırakılmış. İnsanlar çok mutlu olmuş. Masal da burada bitmiş. Ya da masalcı böyle istemiş.

İnternet bekçisi meraklı tavşan


Bir varmış, bir yokmuş. İnternet sitelerinde gezen tozan, sörf filan yapan çokmuş. Çocuklar akşam olunca okuldan eve gelir, havuçlarını yer ve hemen bilgisayarın başına çökermiş. Saatlerce ama saatlerce monitörle birlikte yaşarmış, eğlendiğini sanırmış. Meraklı Tavşan bu durumu görür, üzülür de üzülürmüş.

Bir gün, Meraklı Tavşanın küçük oğlunun gözleri ve -özellikle- zihni bozulmuş. Sonra bütün kasabayı toplamış ve bu işin böyle devam edemeyeceğini, tüm tavşan camiasına duyurmuş. Sıkıyönetim ilan etmemiş, acımış; onun yerine denetleme kararı vermiş. Bundan böyle, her akşam çocuklu evleri tek tek denetleneceğini duyurmuş. Anne ve baba tavşanlar bu duruma sevinmiş ve bu çalışmalara katılmak için hemen, birer adım ileri zıplamışlar. Oracıkta interneti denetleme kurumu (tidük) kurulmuş.

Artık bekçi olan meraklı tavşan, ağzındaki düdüğü ile internette gezilen sitelerin uygunluğuna düt veya düt düt şeklinde cevap veriyormuş. Hal böyle olunca, bekçi tavşanın çıkardığı gürültülere benzer ses, her evden çıkıyor; gürültü kirliliği hat safalara ulaşıyormuş.

Kasabanın bilgin tavşanları toplanmışlar ve bunun böyle devam edemeyeceğine karar vermişler. Sonra aralarından biri, bu konuda bir araştırma yapmış ve şu bilgilere ulaşmış. Bunu diğerleri de görünce, yaşasın demişler, kurtulduk; artık düdük sesi duymayacağız. Hemen meraklı tavşanın bekçilik görevi, elinden alınmış. Herkes, gönül rahatlığı içinde internette gezinmeye devam etmişler. Gökten üç havuç düşmüş, birisini gökteki aydede yakalamış yemiş, birisini meraklı bekçi tavşan yemiş, öteki havuçta çocuklar arasında paylaşılmış.
bu yazıyı yumiyumla!

Çirkin mikrop yiyen, kendini zeki ve çevik sanan civciv


Bir varmış, sonra bir daha varmış, sonra ikisi de yokmuş. Yemyeşil bir köyde yaşayan kahverengi bir civciv varmış. Bu civciv diğer kardeşleri gibi değilmiş. Hergün bilgisayarın başında oturmak yerine, köyde gitmediği yerlere gider, kendisi için yeni ziyafetler ararmış.



Birgün yine bu civciv annesine haber vermeden, yanına çatal ve kaşığını almış, evden çıkmış. Kendi yemeğimi kendim bulurum, demiş. Karnından çıkan gurultularla birlikte yürümüşte yürümüş. Yürüdükçe iyice acıkıyormuş ama, önüne bir tane bile solucan çıkmıyormuş. Bu halde yürürken, birden durmuş. Düşünmüş, düşünmüş ve artık solucan yememeye karar vermiş. Ve ne yemesi gerektiğine karar vermek için biraz daha düşünmüş. Aslanları yiyemezmiş çünkü onlar bildiğin kralmış, hakan şükür gibiymiş; tilkileri de yiyemezmiş çünkü onlar da kurnazmış, durup dururken enayi durumuna düşmeyelim şimdi diye düşünmüş. Derken yanından bir mikrop uçuyormuş ve hemen atlamış. Mikrop çok-çok küçükmüş ama civcivde çok açmış, hemen karnının sesini dinlemiş. Oracıkta mikrobu ham yapmış.


Yediği mikroptan sonra hemen ayağa kalkmış, eve dönmeye karar vermiş. Sanki solucan yemiş gibi kendisini kandırmışta kandırmış. Yol boyunca bildiği bütün şarkıları söylemiş. Eve varmış. Evde çok güzel yemekler varmış. Herkes yemeğini yerken, tok olduğunu söylemiş. Zaten yemek yiyecek hali yokmuş. Çünkü karnındaki mikrop rahat durmuyormuş. Mikrop, davul çalmaya başlamış, sonra civcivin karnında yollar köprüler yapmış, sonra civcivin karaciğeri ile midesinin yerlerini değiştirmiş. Civciv, bunlar olurken, kıvranmışta kıvranmış. Hemen en yakın hastaneye, en yakın telefonla gitmişler. Doktor bu mikrobun diğerlerinden biraz farklı olduğunu söylemiş. Genleriyle oynandığı anlaşılmış ama, civciv bunları anlamamış. Sonra doktor çirkin bir el yazısıyla ilaçlar-şuruplar yazmış. Civciv bunları içmiş ve bir saat on beş dakika sonra iyileşmiş, atlayıp zıplamaya, bağırıp çağırmaya, koşup oynamaya başlamış. Hatta bunların hepsini bir anda yapmış. Bir daha bilmediği yemeklerden yememiş. Gökten üç elma düşmüş kafasına, ama elmaları yememiş. Çünkü kendisine söz vermiş, artık hep solucan yiyecekmiş.

(foto)

Dişini seven çocuk masalı


Bir varmış, bir yokmuş. Ülkenin birinde yaşayan bir çocuğun sadece bir dişi varmış. Bu çocuk, öyle çok şeker, çikolata, bonibon yermiş ki, dişinin sadece bir tane olduğunu görmezden gelirmiş. Sabahtan başladığı çikolata yeme mesaisini akşama kadar sürdürürmüş.

Günlerden bir gün haliyle dişi hastalanmış. Dişi artık çalışmak istemediğini söylemiş çocuğa. Diş haklıymış çünkü, çok yorulmuş ve simsiyah bir hal almış. Çocuk bunları duyunca çok üzülmüş. Elindeki tatlıyı, bonibonu, lolipopu filan atmış. Hemen düşünmeye başlamış. Düşünmüş, düşünmüş ve kafasının üstünde bir ampul yanmış. Hayır hayır yanmamış, yan tarafta bir haber duymuş ve çok sevinmiş, zıplamış, ampul bu yüzden yanmış.

Çocuk hemen hastaneye gitmiş, hemen yeni yapay diş almış kendine. Hem de iki tane diş almış. Çürüyen dişini atmamış, cebine koyup saklamış. Çünkü dişinden ders almış. Artık eskisi kadar çikolata ve şeker ve bonibon ve lolipop yememiş. Çok mutlu olmuş.


Asabi Ayı Bobo


Bir varmış, sonra bir yokmuş. Bir ülkenin bir ormanında yaşayan bir sürü, bir hayvan varmış. Bu hayvan sevimli mi sevimliymiş, uyumadan önce sarılmasına izin verilebilir ayılardanmış. Dobo diye bir adı bile varmış. İşte bu Dobo, bu kadar iyi olduğuna göre ormandaki hemen herkese birçok iyiliği dokunurmuş.

Birgün bu Dobo hayli sinirlenmeye başlamış. "Yakarım her yeri!" demiş, ormanı göstererek. Sonra önüne her gelene birer tekme savurur olmuş. Yememiş içmemiş, ormandaki bütün dul ve yetim hayvanları rahatsız etmeye başlamış. Başkalarının yemeklerine gözünü dikmiş.

Dobo 'nun kış uykusunun kaçtığını anlayan orman hayvanları, annelerinden öğrendikleri ninnileri söylemeye başlamışlar. Olmamış ama. Sonra, koyun saymaya çalışmışlar, yine olmamış. Ormandakiler şaşırıp kalmış.
Sonra herkes, sevimli ayının davranışlarındaki değişikliklerin küresel ısınmadan kaynaklandığını anlamış.


Ayrıntıları okumak isterseniz, tıklayın.