Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın birinde bir kulaklık yaşarmış. Bu kulaklık işini çok iyi yaparmış. Öyle ki, herkesi can kulağıyla dinler, etraftaki kuru gürültüye aldırış etmezmiş. Bu yüzden etrafında sevilen bir kulaklıkmış, herkes ona bütün dertlerini anlatabilirmiş.
Bir gün kötü bir cadı, kulaklığa bir oyun oynamış. Onu, büyük gürültüler çıkaran bir kuyuya atmış. Kulaklık çaresizlik içinde bağırmaya başlamış ama, sesini duyan yokmuş. Bunun üzerine gürültü izolasyon özelliğini çalıştırmaya başlamaya karar vermiş. Birden bütün sesler kesilmiş. Artık gönül rahatlığıyla bağırabilirmiş ve avazı çıktığı kadar bağırmış. Yoldan geçen bir arkadaşı hemen sesini tanımış ve oraya koşmuş. Kuyudan çıkarmış ve oracıkta birbirlerine sarılmışlar. Kulaklık, arkadaşlarını dinlemeye devam etmiş. Gürültü kirliliğini yok etmek için büyük uğraşlar vermiş. Cadıyla savaşmış ve onu yenmiş. Çok mutlu olmuş.
Bir gün kötü bir cadı, kulaklığa bir oyun oynamış. Onu, büyük gürültüler çıkaran bir kuyuya atmış. Kulaklık çaresizlik içinde bağırmaya başlamış ama, sesini duyan yokmuş. Bunun üzerine gürültü izolasyon özelliğini çalıştırmaya başlamaya karar vermiş. Birden bütün sesler kesilmiş. Artık gönül rahatlığıyla bağırabilirmiş ve avazı çıktığı kadar bağırmış. Yoldan geçen bir arkadaşı hemen sesini tanımış ve oraya koşmuş. Kuyudan çıkarmış ve oracıkta birbirlerine sarılmışlar. Kulaklık, arkadaşlarını dinlemeye devam etmiş. Gürültü kirliliğini yok etmek için büyük uğraşlar vermiş. Cadıyla savaşmış ve onu yenmiş. Çok mutlu olmuş.